Hakkımızda
Demdârân, bütün faaliyetlerini medeniyetimizin tarih, edebiyat, mâneviyat, fikir, sanat ve kültürüne teksif etmiş gönüllülerdir.
“Bir kavmin efendisi, en makbulü, onlara hizmet edendir,” hadis-i şerifini düstür edinilmiştir.
Kurtuluşun ilimle olabileceği, en büyük düşmanın cehalet olduğu kanaatiyle yola çıkılmıştır.
Projelerimiz

Serâzât
Fikir, edebiyat, tarih, kültür, sanat ve aktüelin neşriyat yapan tıkanıklığımızdır. Vicdanı hür okurları için şiir, hikâye, hatıra, deneme, seyahat yazıları neşredilmektedir. Yirmiden fazla yazarımız bulunmaktadır.

Turkey Tribune
İngilizce neşriyet yapan yayın varlığımızdır. Dünya ve bölgemizde meydana gelen hâdiselerimiz medeniyetimizin perspektifinden ele alınmaktadır. Gündelik hadiselerin yer aldığı sıradan bir haber mecrası değildir. Daha çok alanda mütehassıs olanların kaleme alınmış tahlillere yer verilmektedir.

Türkistan Birliği
Büyük Türkistan coğrafyasında yaşayan halklar arasında münasebetlerin pekiştirilmesi istikametinde yayın faaliyetlerini yürütmeken kalıcılığımızdır. Yedi bin civarında şiir ve yazı içeren zengin bir kültüre sahip.

Türkistan Akademisi
İnsanlık döneminde güzel âlim, şair, sanatkâr, devlet adamı ve buluşlarla katkıda bulunmuş olan büyük Türkistan coğrafyası günümüzün şartlarına göre yeniden ele almaya çalışmaktadır.
Son iki küsur asırda filizlenen pek çok ideoloji “Türkistan” mefhumunu kendi tasavvur dünyasında bir motif olarak kullanmaya çalışmıştır. Türkistan Akademisi, büyük Türkistan mefkûresini dar ideolojik çerçevelerin ötesinden mütalaa etme düşüncesiyle yola çıktı.

Islam Ukraine
Medeniyetimizde yetişmiş âlim ve evliya hal tercümelerinin yanında, dinimizin ilmihal bilgileri Ukraynaca ve Rusça olarak yayınlanmaktadır. Bilhassa evliyanın önderlerinden ve İslam âlimlerinin büyüklerinden olan “silsile-yi aliyye” isimli zâtların hal tercümelerini ilk defa Rusça lisanına tercüme edilerek neşredilmiştir.

Demdârân
Demdârân Kitabı

“Buhara’da döküldü mürekkebim. İstanbul henüz fethedilmemişti.
Mâverâünnehir’in kalbinde kurulmuştu Buhara.
Bir yanını Kızılkum ve Karakum çölleri; diğer yanını Hindukuş, Pamir ve Altay burçlarındaki Anka kuşları muhafaza ederdi.
Buharalılar çilehanelerde yanar, küllerinden yeniden doğarlardı.
Analar dolunaydan dolunaya bin çocuk doğururlardı.
Leşker olurlardı çocuklar. Gazâ ve dua leşkerleri…
Gazâcıların bakışlarından, taşları eriten alevler fışkırırdı.
Duacıların nefesinden ölümsüzlük yayılırdı.
Ne yüreksiz şeytanlar ne de inançsız cinnîler ayak basamazlardı topraklarımıza.
Kendini dostuna tercih eden nâmert sayılırdı diyârımızda.
Ve inançlı cinler ilim almaya gelirlerdi. Milyonlarcası…
Dünyamızdaki bütün sular mürekkep, ağaç ve yapraklar defter olsa duyup öğrendiklerini yazmak mümkün olmazdı.
